10 Temmuz 2025 Perşembe

Kültür savaşları

Faşizm ve kültür-II

Diğer bir deyişle, insanlar yalnızca biyolojik varlıklar değil, anlam arayan, kimlik kuran, değerlerle hareket eden varlıklardır. Biyolojik ihtiyaçlarına öncelik veren hayvanlardan farklı olarak insanlar, “doğru”, “yanlış”, “hak”, “adalet”, “onur” gibi kavramlar üzerinden tepki verirler. Geçim derdi, onurla yaşamak, emeğinin karşılığını almak, torpilsiz hak kazanmak gibi ahlaki-siyasal taleplerle iç içedir. Ekonomik bir kriz ancak bu kavramlarla anlamlandığında siyasallaşır.

Primatolog, sinirbilimci, Robert Sapolsky’nin, “Kültür, değerlerin, tarzların, davranışların bir sonraki kuşağa genetik olmayan yollarla aktarımıdır” biçimindeki tanımı da kültürün geleceği belirlediğine, ancak değiştirilebilirliğine, siyasal mücadeleyle şekillendirilebileceğine işaret eder.

   Walter Benjamin’e atfedilen “Her faşist zaferin arkasında bastırılmış bir devrim vardır” sözleri, faşizmin, toplumsal hafızayı silme, tarihi yeniden yazma, kayıp devrimin içindeki gelecek umudunu unutturma çabasının mantığını da açıklar. Faşist rejim, yalnızca zorla değil, kültür savaşlarıyla ayakta kalmanın ötesinde, geleceğini güvenceye almayı amaçlar; bugünü de ona göre biçimlendirir. İşte bu yüzden, kültür savaşları bu kadar önemlidir.

Türkiye’de siyasal İslamcı rejim, işte bu hafıza rejimini ısrarla kurmaktadır: 15 Temmuz anıtları, Osmanlı nostaljisi, Cumhuriyet nefreti, militarist dizi evrenleri, kamusal alandan kadın bedeninin silinmesi, sürekli yinelenen “yerli ve milli değerler” söylemi, hakaret davaları, Diyanet’in bütçesinin, bir ruhban sınıfına eklemlenmiş kadrosunun biteviye büyüme eğilimi bu stratejinin parçalarıdır. Kültür, bu iktidarın en etkili silahıdır. 

Ergin Yıldızoğlu   Cumhuriyet