8 Nisan 2024 Pazartesi

  

Bir Perde, Bir Cihaz, Bolca Heves
“Doğuştan kör” tabelasının arka yüzüne şunları yazmış yoldan geçmiş biri: “Bahar geliyor, ama ben göremeyeceğim”. Kör dilencinin geliri artmış.  Özdemir İnce, Şiir ve Gerçeklik
“İki Kalas, Bir Heves” söylemi çoğunlukla tiyatrocuların alanına girer. Amatör heyecan varsa iki kalasın sığacağı her mekan tiyatro alanıdır yani.

Bir okula girdiğim zaman koridorları sergi galerisine, sendika ve dernek binalarına uğradığımda salonlarını, odalarını kafamda gösteri yerine dönüştürürüm. Hevesi ateşleyen fikir, amaç varsa dar-geniş her yeri kültür alanı olarak görürüm.

Fikir dedimse çok ağır değil hafif cinsinden. Kısaca, iyilerin duygu ve manevi ihtiyaçlarının karşılanmasını kötülere bırakmama çabası diyebilirsiniz. Örneğin, her yeri kaplayan reklamların hammaddesi duygu. Örneğin, kötülerin kötülüklerini duygular üzerinden aklayıp pazarlamak için kullandığı sanatsal faaliyetler. Ya da sanatçı ve örgütleri ile kurdukları paydaşlık, sponsorluk ilişkileri… Son büyük deprem sonrası görünürlükleri zirve yapan markalı şirketlerle bağlantılı cemiyet hayatının bıktırıcı “sanat iyileştirir” operasyonları.

Operasyon sözcüğünü boşuna kullanmadım. Örgütlü kötüler “duygu avcısı, tasarımcısı” olarak dosyalarını hazırlar, kurbanlarına “duygu atışları” yapar. Bu iş için iyileri; duygu yoğun insanları yani bizim şairleri, bizim yazarları, bizim gazetecileri, bizim yönetmenleri şehvetle kadrolarının içine alırlar.

Madem böyle, avcıların hedefi olan sen, ben, biz kendi duygu alanımıza bir orman gibi sahip çıkmalıyız. Bu nedenle her parti, dernek, sendika, köy konağı, okul, fabrika, muhtarlık, sözümüzün geçtiği her mekanın bir parçası sanat yani duygu, kültür savaşları alanıdır.
 
Sinema; kestirmeden giden, tüm sanatları içine alan, yorgun bedenlere az zamanda bilgi aktaran bir sanat dalı. Bir duvar, bir cihaz, dört sandalye ile sendikanızın, derneğinizin odası eğitim/kültür odası oldu bile. Tiyatro için sahne bile istemez, fazladan bir masa lambası olursa iyi olur.  
Ancak, heveslerimizin önünde yıllanmış içimizden bir engel var: Sosyal ya da politik dedikoduculuk. Dernekçilerin, particilerin ortamı geveze erkek öğrencilerin kantindeki masaları gibidir. Bir de dışımızdan gelen yıllanmamış bir başka engel var. Bir düşünürün gerçek ilişkilerin yerine konan protez olarak tanımladığı "sosyal medya". Yıllar önce, daha masum zamanlarda Şair Kemal Özer; "Sanki televizyondan uzanan bir el çocuğumu benden alıyor" demişti.
Yine de umutsuzluk gevezeliği yapmaya hakkımız yok. Yerelden yerel ötesine uzanan, insanı ayık tutan sonsuz kültür savaşlarının fedaisi olmak en faydalısı. Karşımızda dizilerden reklamlara, futboldan dijital oyunlara uzanan uyuşturucu ağı var. Bunları arkalayan; hem kullanıcı hem satıcı pozisyonunda olan dini imanı bayrağı kasası iç içe geçmiş sınır tanımayan kalifiye elemanlar, torbacılar  var.  
 İbrahim Akyürek , Şubat 2024   
2014