10 Ağustos 2020 Pazartesi

2012'den...

            

Beyrut Sanat Raporu

70’li yıllarda ‘Orta Doğu’nun Paris’i olarak bilinen Beyrut, 1975-1991 arasındaki iç savaş sırasında ve 2006’daki İsrail bombardımanında oldukça zor zamanlar geçirmişti. Son yıllarda ise kent, büyük bir değişim içinde. Eski köşkler birbiri ardına yıkılıyor; yerlerine gökdelenler inşa ediliyor. Kent görünürde çok zengin, ama çok düşük ücretlerle çalışan çok fazla göçmen işçiyi de barındırıyor. Beyrut’un, Orta Doğu’da, Dubai’den sonra kredi kartının en çok kullanıldığı ikinci kent olduğu söyleniyor. Gece hayatı da oldukça hareketli. Beyrut’ta birçok din ve kültür bir arada yaşıyor; ve birbirlerine pek dokunmuyor.
Çağdaş sanata gelince, Beyrut, Orta Doğu’nun en hareketli merkezi. Kentte sürekli sergiler, peformanslar, konuşmalar ve festivaller gerçekleşiyor. Beyrut’un iki milyonluk nüfusa sahip bir kent olduğu düşünüldüğünde, barındırdığı etkinlik yoğunluğu inanılmaz görünüyor. Orta Doğu’nun sanat merkezlerinden bahsedilirken sık sık İstanbul ve Beyrut karşılaştırılır. Bana göre, Beyrut’un sanat ortamının en önemli özelliği ve İstanbul sanat ortamından en büyük farkı, dışa açıklığı. Kentin yabacı sanatçılar ile paylaştığı, onlara sağladığı olanaklar, rahatça fark edilebiliyor.
Beyrut’ta yaşayan küratör-yazar Kaelen Wilson-Goldie’e göre “Her ne kadar Beyrut’ta bir modern sanatlar müzesi ve sanata yönelik ulusal fonlar yoksa da, kentte birçok bağımsız sanat girişimi bulunuyor. Her şeye rağmen Beyrut, bölgedeki en aktif ve dinamik çağdaş sanat sahnesi. Bu sahnenin ana karakterleri de, kendi kendilerine organize olmuş olan sanatçı kollektifleri, bağımsız, kâr amacı gütmeyen dernekler … alternatif sergi mekânları, arşivler, dökümantasyon merkezleri.”[1]
Beyrut sanatında etkin olan merkezler şunlar:
https://www.e-skop.com/skopbulten/beyrut-sanat-raporu/630 

               
Patlama bölgesindeki bağımsız sanat ortamlarıyla nasıl dayanışma kurulabilir?
Sergi Odası < 67sergi@gmail.com